Yolculuk Var!!!


Yeniden merhaba değerli okuyucularım. Günüm her zamanki gibi yoğun ve güzeldi. Uzun zamandır beğenerek izlediğim dizi ekrana veda etti. Az önce onu izledim. Bitmesini hiç istemedim. Dizi çok eleştiri almasına rağmen ben beğenerek izliyordum. Oyuncularını seviyordum en azından. Bir diziyi izlendirende senaryosu kadar oyuncularıdır bence. Neyse tadında bıraktılar diyelim, kitabındaki senaryosuna sadık kaldılar en azından. Dizide emeği geçen herkese teşekkürler...

Sırada 13 saatlik bir Bursa yolculuğu bekliyor beni. Sonra yine Mersin. Bursa'ya gitmemin sebebi, ev taşıyacağım. Çatı katında tek kişilik bir dairede kalıyordum, çok güzel bir manzarası( Uludağ manzaralı) olan kutu gibi bir evdi. Bu evi bırakmak zor gelecek bana. 3+1 dairede 3 kız kalacağız artık. Evi kuzenim Betül, arkadaşım Mehtap'la paylaşacağım. Tek kalmak çoğu zaman sıkıcı oluyordu benim için, artık böyle bir sorun olmayacak. Güzel bir yıl olacağını umuyorum.

Ev taşımak artık bir ritüel oldu benim için. Her sene çeşitli nedenlerden ötürü taşınmak zorunda kaldım, sabitleyemedim yerimi bir türlü. Bu sene de istikrarımı bozmadım. Bu yüzden alışkınım ev taşımaya. Beni en çok yoracak olan yolculuk bence. Uzun gece yolculuğu sıkıyor beni. 4 yıldır Mersin-Bursa arası gidip geliyorum ama hala alışamadım, alışacağımı da sanmıyorum. Bir an önce varmak istiyorum gideceğim yere.

Eveett, artık yolculuk zamanı... Günbegün Bursa'dan manzaralar bildiririm sizlere. Sporuma, sürücü kursuna biraz ara vermiş olacağım bu sebepten üzgünüm ama Mersin'e dönünce planlarımı uygulamaya tam gaz devam... Sağlıcakla kalın...

Babalar Günü...


Bugünün diğer günlerden bir farkı var. Bugün Babalar Günü. Bizim için hayattaki en değerli varlıklarımızdan biri babamız. Eminim birçok kişi bu özel günde babalarını mutlu etmek için bir şeyler yapmıştır. Ne bileyim, minik bir hediye, güzel bir sabah kahvaltısı ya da güzel bir akşam yemeği,v.s... Bu özel günde hayatta olamayan, hayata erken veda eden babalarında evlatları yalnız bırakmamıştır bugün onları. En güzel çiçeklerle donatmışlardır mekanlarını...
Ben sabah kalktım ve güzel bir kahvaltı sofrası hazırladım. Ailecek bu güzel kahvaltı sofrasında buluştuk. Akşama doğruda yemeğe götürdük babamızı. Bunun karşılığında biz evlatlarının varlığı onun için hayattaki tek, özel ve en büyük hediye olduğunu söyledi. Küçük de olsa onu mutlu etmek hoşumuza gitti.

Evet hayattaki en büyük zenginlik insanın çocukları olması. Düşünsenize, sizin kanınızdan, canınızdan bir varlık dünyaya getiriyorsunuz. Ve o artık hayattaki her şeyiniz oluyor. Ebebeyn olmayı daha tatmadım ama bunun özel ve güzel bir duygu olduğunu anlayabiliyorum en azından. Umarım bizde yaşarız bu duyguların en güzelini.

Başta babam olmak üzere, tüm babaların ve baba adaylarının babalar gününü kutlarım. Doğduğumdan bugüne kadar bana birgün olsun desteğini esirgemeyen, en zor zamanımda bile hep yanımda olan, beni karşılıksız seven canım babama teşekkürü bir borç bilirim...


Patates, Yumurta ve Kahve Hikayesi...


Pastırma yaz sıcağından merhaba herkese. Bugün sizinle hayata dair güzel bir hikaye paylaşacağım. Gazete okurken çok anlamlı, güzel bir hikaye ilişti gözüme. Hürriyet Çukurova yazarı Y. Sinan Tanyıldız dün köşesinde paylaşmış. Ben çok beğendim ve aynen siz değerli okuyucularıma aktarmak istedim...

"Patates, Yumurta ve Kahve

Bir zamanlar her şeyden sürekli şikayet eden, insanlara güvenmeyen, yaşamının anlamsızlığından yakınan bir kız vardı. Hayat ona göre anlamsızdı, mücadele etmekten, çözülen her sorunun ardından yenilenmesinden bıkmıştı. Hatta çalıştığı iş yerinde genç yaşına rağmen ben artık emekl, olmalıyım gibi laflar etmeye bile başlamıştı. Bir gün mesleği 'aşçılık' olan babası ona ders vermeye karar verir. Kızını çağırır ve onu mutfağa götürür.

Tezgahtan üç ayrı cezve çıkarır birinin içine irice patates, diğerine bir tavuk yumurtası ve üçüncüsüne ise birkaç tane kahve çekirdekleri koyar. Üçünün de altını yakar ve hiçbir şey söylemeden beklemeye başlar. Kızı babasının bu davranışından bir şey anlamaz. Babasına olan biteni ve daha ne kadar bekleyeceğini sorar. Babası kızına yanıt vermez ocağın başında beklemeye devam eder. Aradan 20-25 dakika geçtikten sonra adam cezvelerin altındaki ocakların ateşini tek tek söndürür.

Birinci cezveden patatesi çıkarır bir tabağa, diğer cezveden yumurtayı çıkarıp bir tabağa üçüncü içinde kahve çekirdekleri olan cezvenin suyunu ise bir fincana koyar. Kızını çağırır ve ne görüyorsun diye sorar. Kızı patates, yumurta ve kahve! diye yanıt verir. 'Daha yakından bak kızım' der. Kız patatese dokunur, yumuşamış, yumurtaya bakar, babası soy kabuklarını der, soyunca yumurtanın katılaştığını görür. Sonunda kahve dolu fincanı göstererek bir yudum almasını söyler. Bir yudum alınca tadı hoşuna gider, yüzünde bir gülümseme belirir.

Bütün bu olanlardan babasının ne anlatmak istediğini anlayamaz ve babasına sorar.'Bunlar ne anlama geliyor babacığım?'

-Kızım patates de, yumurta da, kahve çekirdiği de aynı sıkıntıyı yaşadılar, yani hepsi de ateşte kaynayan suyun içinde kaldılar. Ama her biri kaynar suda farklı tepkiler verdiler. Patates daha güçlü sert görünürken suyun içinde yumuşamıştı, yumurta ise kırılgandı ama kaynar suyun içinde iyice sertleşmiş içi katılaşmıştı, ancak kahve çekirdeğinin durumu farklıydı. Kaynar suyun içinde kalınca kendi değiştiği gibi içinde bulunduğu suyu da değiştirmiş ortaya yepyeni bir şey çıkmıştı, gördün mü?

-Sen hangisisin evlat? Hayatın boyunca patates gibi yumuşayıp ezilecek misin? Yumurta gibi kalbin duyguların katılaşcak mı? Yoksa kahve çekirdeği gibi başına gelen her olayın seni olgunlaştırmasına, hayatına ayrı bir tat vermesine mi izin vereceksin?"

Bir Aşk Romanı...


Yoğun ve yorucu bir günün ardından, yaseminli yeşil çayımı yanıma aldım ve başladım bilgisayarımın tuşlarına basmaya. Yazılarım aksadı bunun nedeni internetim yoktu, bugün düzeldi. İnternetin olmaması ne kötüymüş. Neyseki düzeldi. Sabah sporuma gittim ve ardından havuza girdim kuzim Betül'le birlikte, bu son 3gündür böyle oluyor. Böylelikle havuz, deniz sezonumu açmış bulunmaktayım. Çifte spor oluyor benim için. Bir de suyu seviyorum, su tüm yorgunluğunuzu alıyor, dinlendiriyor.

Yaz günlerinde dinlenmenin diğer yolu, bolca kitap okumak. Bende başladım güzel bir roman okumaya. Elif Şafak'ın 'Aşk' adlı romanını okuyorum son 1 haftadır. Bu kitabı okumamın manevi değeri var. Çok değerli arkadaşımın hediyesi bu kitap bana. O yüzden elimden hiç düşürmüyorum. E tabi romanda güzel ve akıcı olunca daha da güzel oluyor. Kitap pembe ve siyah renkli olmak üzere 2 çeşit basılmış. İlk çıktığında pembe olarak çıkmış. Erkekler pembe renkli kitabı okumak istemeyince kitabın siyah rengi basılmış. Benim kitabımın rengi pespembe. Tam benlik. Çok severim bu rengi, arkadaşıma teşekkürler.

Bakın yazar Elif Şafak 'Aşk' adlı romanı için şunları söylemiş: "Bu roman tek bir roman değil, roman içinde roman, hikaye içinde hikaye, aşk içinde aşk... Ben aslında aşktan yola çıktım. Aşkı anlamaya çalışan ve anlatan bir roman yazmak istedim. Ama hem dünyevi hem ilahi boyutlarıyla, hem dününe bakan hem bugününe bakan bir roman yazmak istedim. Belki hem batıyı hem doğuyu içine alan farklı gibi duran hatta bazen zıt gibi duran unsurları buluşturan bir bağ olarak aldım aşkı ve yola çıkış noktam da bu oldu."

Daha çok başındayım kitabın, ama şimdiden beğendim diyebilirim, daha ayrıntılı anlatmamayım bence alın ve okuyun. Kitap akıcı, sade. Sıkılacağınızı sanmıyorum. Elif Şafak'ın romanlarını seviyorum, kaliteli yazıyor. Bir Elif Şafak romanı okumanızı tavsiye ederim.

Balık Ekmek Arası Sohbet...


Bugün benim için çok güzel bir gündü. Blogumun adı gibi, hayatımda güzel seslerden ve renklerden ibaret. Umarım, şu anda blogumu okuyan okuyucularımında hayatı öyledir veya öyle olacaktır. Annem bir süredir Halk Eğitim Merkezinde Dikiş-nakış(mefruşat) öğretmenliği yapıyor, geç başladı iş hayatına. Ama onun için her şey mükemmel gidiyor. Uzun zamandır istediği bir şeyi yapmanın mutluluğunu yaşıyor. Çalışmanın, okumanın yaşı olmaz. Annem bu konuda örnek alınacak bir insan. Kendisini tebrik ediyorum, bu azmi için...

Annem bu sezon kurs bittiği için öğrencilerini balık ekmek yemeğine götürdü bugün. Bu güzel atmosferde bende bulundum. Canınız çekmesin güzel Uskumruyu mideye götürdüm, sohbet, eğlence de eklenince yanına güzel bir ortam oluştu. Annemin öğrencilerinin annemin öğretmenliğinden çok memnun olduklarını gördüm, kısa sürede onların sevgisini ve güvenini kazanmış, bu beni çok mutlu etti böyle bir anneye sahip olmanın gururunu yaşadım. Öğrenci dediklerim hepsi yaşını başını almış evli, çoluk çocuk sahibi insanlar. Bu yaşlarında bile boş zamanlarını değerlendirmenin peşine düşmüşler, kurs sonucu çok güzel ürünler ortaya çıkarmışlar. Ne mutlu onlar için, evlerindeki artık kumaşları değerlendirip ortaya sanat eseri çıkarmışlar.

Herkese bir hobi lazım. İnanın buna. Onların hepsi olgun, belli yaşı aşmış, hayat tecrübesi olan insanlardı. E tabi ortaya güzel sohbetler çıktı, onlardan öğrendiğim çok şey oldu, en azından bu yaştaki azimleri bile yeter onları örnek almak için. Mersin'in güzel deniz manzarasını da unutmamak lazım. Balık ekmek eşliğinde denizin masmavi rengi ve mis kokusu eğlencemize çeşni kattı diyebilirim. Denizi olan memleketi bu yüzden seviyorum. Sıkıntımı da, mutluluğumu da masmavi denizle paylaşıyorum. Benim için denizin anlamı sonsuzluk demek. Mersin'e beklediğim çok sevdiğim Kankam var. Birde Adanaya gelmesini istediğim değerli arkadaşım var onların ikiside yakınıma gelirse benim için yaz süper olacak. Baksanıza günlerim şimdiden hareketlenmeye başladı bile...

Kendime Yeni Bir Ben Lazım...!


Uzun bir aradan sonra yeniden sizlerle birlikteyim. Uzun bir ara vermiş olma sebebim, yoğun bir bahar dönemi geçirmiş olmamdır. Ama bu sıcak yaz günlerinde yazmadan duramazdım, bende hemen bilgisayarımın harflerini tuşlamaya başladım. Yaz gelince kum, güneş, deniz, tatil, eğlence, seyahat gelir akla. Yoğun tempolu kış döneminden sonra yaz ayları insanları rahatlatır, dinlendirir, rahat bir nefes aldırır. Bende üniversitede finallerimi verdim ve soluğu doğup büyüdüğüm memleketim olan Mersin'de aldım. Özlemişim buraları, her ne kadar havası çok sıcak ve nemlide olsa beni buraya bağlayan ailem, dostlarım ve akrabalarım var, sıcak hava uzaklaştırmıyor beni Mersin'den.

Bu yaz tatilinin benim için özel ve güzel olmasını istiyorum. Bu yüzden her sene kaldığım Yaz Okuluna bu sene kalmadım. Dersleri nasıl olsa birgün veririm. Geçen sene denize girmeye fırsatım bile olmamıştı. Yaz okulu ve ardından 1 ay süren staj dönemi yüzünden tatile fırsat bulamamıştım. Ama bu sene kendime ayırabileceğim bolca vaktim var. Çoktan, tatil planımı yapmış ve uygulamaya geçmiş bulunmaktayım.

Ehliyetim yoktu bu yüzden ehliyet kursuna başladım. Yalnız değilim bu konuda annemle birlikte gidiyoruz kursa. Anne kız beraber aynı sınıfta ders almak garip farklı bir duygu ama çok güzel. Akşamları annemle birlikte motor bölümüne çalışıyoruz. Sonra, çok kilo aldığım için spora da başlayacağım ve hemen fitness merkezine yazıldım, başlıyorum yarın. Buna gerçekten ihtiyacım var, beni her gören çok kilo almışsın diyor ve bu cümleden çok sıkıldım artık, kendime yeni bir ben lazım dedim ve yememe, içmeme dikkat ediyorum. Sporla da bütünleşirse süper olacağım...

Daha bitmedi, biter mi hiç? Evimizin aşağısında Mersin Halk Eğitim Merkezi var. Yaz dönemi boyunca çeşitli kurslar veriliyor. Resim, takı tasarımı, aşçılık, ahşap boyama, v.s... Bu kurslardan birine yazılacağım. Terapi için birebir el becerisi. Herkese tavsiye ederim. Şimdilik, takı tasarımı ve resim kursunu düşündüm. Bu konuda fikirlerinizi bekliyorum.

E tabi yaz dönemi boyunca ders yapmayı da unutmuyorum. KPSS'ye çalışmaya başlayacağım, seneye temmuz ayında ter dökeceğim, umarım güzel geçer sınavım. Şimdiden başlamalı. Umarım her şey gönlümce olur. Denize, havuza da gireceğim kısa süreli şehir seyahatlerimde olacak, buradan her şeyi paylaşacağım. Bursa'da bıraktığım dostlarımı, arkadaşlarımı, sevdiklerimi ve tabi Bursa'yı özleyeceğim, ama özlemek güzel duygu, ilişkilerdeki değeri arttırıyor.

Ne çok şey birikmiş, çok yazmışım. Benden size tavsiye, kendinize vakit ayırın, bu vakti size maksimum yarar sağlıyacak şekilde ayarlayın. Hem kendinizi yenilemiş oluyorsunuz, hem de bu yenilik çevrenize olumlu şekilde yansıyor. Değerlendirin bu söylediklerimi sakın yabana atmayın. Yüksek sesle tekrarlayın, hayatınızda Her Şey Çok güzel Olacak diye, şimdilik bu kadar görüşmek üzere...